SARAY
  İller
 
İller

İstanbul, Tekirdağ,Edirne, Kırklareli, Yalova, İzmit tamamen bölge sınırları içinde; Sakarya ve Bilecik'in Karadeniz Bölgesi'nde de toprakları olup; Bursa ve Balıkesir'in Ege Bölgesi'nde de toprakları vardır. Çanakkale ilinin topraklarının çok büyük bir bölümü Marmara Bölgesi içinde olup sadece Edremit Körfezi çevresindeki yerleşim yerleri Ege Bölgesi sınırları içinde kalır. Marmara bölgesinin en büyük kenti İstanbul'dur Yüzölçümü ve nüfusuyla en küçük olan Marmara bölgesi kenti , Yalova kentidir .En yoğun nüfus buralardadır.Kütahya'nın Domaniç ilçesi diye tabir edilen kuzey bölümü de Marmara bölgesi'ndedir. İstanbul , Marmara bölgesinin yoğun nüfuslu olmasında önemli bir rol oynar.

İl merkezleri baz alındığında Marmara Bölgesinde yer alan iller şunlardır.

    İstanbul
    Edirne
    Kırklareli
    Tekirdağ
    Çanakkale
    Kocaeli
    Yalova
    Sakarya
    Bilecik
    Bursa
    Balıkesir

Kısmen Düzce de Marmara'da yer alır.

 İstanbul

Adını verdiği İstanbul Boğazı'nın iki yakasına kurulmuştur. Artık il sınırları ile şehir sınırlarının karıştığı bölgede, Dünya tarihi boyunca dünyanın en kalabalık şehirlerinden biri olan İstanbul yer alır. İstanbul Osmanlı'nın başkentiydi .

İstanbul 'da bulunan, Avrupa ve Asya kıtalarının sınırını belirleyen Boğaziçi, Karadeniz ile Marmara Denizi'nin arasındaki sınırı da belirler. Bunun yanı sıra Boğaziçi çevresi yanı sıra yedi tepenin etrafındaki alanı simgeler. Avrupa yakasında Taksim, Eyüp, Sarıyer, Emirgan, Eminönü, Karaköy, Bebek, Kabataş, Beşiktaş, Asya kıtasında Beykoz, Üsküdar, Kadıköy, Moda, Bostancı, Pendik ve Adalar gibi ünlü turistik yerleri içinde bulundurur.

İstanbul , bir başkent olmasa da Türkiye'de hemen hemen tüm endüstrilerin, ticaretin, kültürün, ithalat ve ihracatın merkezidir.

İstanbul'un ismi: Bizanslılardan kalma metinlerde de görüldüğü gibi şehre Yunanca her zaman "Konstantinopolis" ya da "Yeni Roma" (Nova Roma/Νέα Ρώμη) değil "Βασιλεύουσα Πόλις" (hükmeden/kraliyetini sürdüren şehir) ya da yalnızca "Πόλις/Polis" denmiştir. "İstanbul" adı gene Yunancadaki "εις τήν Πόλι(ν)" (/is tin boli/) yani "Şehir'e ve Şehir'de" kullanımının Türkçeleştirilmesiyle oluşmuştur. Aynı şekilde başka örneklerden İzmit (ya da Osmanlı kaynaklarındaki haliyle "İznikmit") Nicomedia'dan, İznik de Nicaea'dan evrilmiştir.

Atatürk Uluslararası Havaalanı(Yeşilköy) ve Sabiha Gökçen Uluslararası Havaalanı(Pendik), İstanbul'daki iki uluslararası havaalanıdır.

Edirne

Marmara Bölgesi'nin Trakya yakasında, doğuda Kırklareli ve Tekirdağ, güneyde Çanakkale ve Ege Denizi, batıda Evros (Yunanistan) ve kuzeyde Haskovo (Bulgaristan) ile çevrili il ve il merkezi kent. Nüfus (2000): 402.606 (il), 119.298 (merkez). Yüzölçümü: 6.276 km². Nüfus Yoğunluğu: km²'ye 64 kişi. İlçe Sayısı: 8. Köy Sayısı: 248. Rakım: (il merkezi) 41 m. Yıllık Ortalama Sıcaklık: 13,4 °C. Yıllık Ortalama Yağış: 585 mm. İlçeleri: Enez, Havsa, İpsala, Keşan, Lalapaşa, Meriç, Süloğlu, Uzunköprü.

Edirne ilinin geneli düzlük olup il sınırları içerisindeki en yüksek nokta 720 metrelik rakımla Korudağ'dır. % 25'i ormanlık olan ve topraklarının % 57'sinde tarım yapılan ilin en önemli akarsuyu, Karaağaç hariç olmak üzere Türk-Yunan sınırını çizen Meriç'tir.

İlin iklimi güneyden kuzeye doğru çıkıldıkça sertleşir; Ege Denizi'ne kıyısı olan güney kesiminde daha çok ılıman Akdeniz iklimi yaşanırken, il merkezinin de bulunduğu kuzey kesiminde sert kışlarıyla kendini gösteren karasal iklim hakimdir.

-- Tarih

Edirne'yi kentin bulunduğu bölgeye de adlarını veren Hint-Avrupa kökenli bir kavim olan Traklar kurmuştur. Bilinen en eski ismi aynı zamanda bir Trak boyu adı olan Odrysai'dir. Uscudama ismiyle de anılan şehir yaklaşık MÖ 170 senesinde Romalıların hakimiyetine geçer. MS 125 yılında Roma İmparatoru Hadrianus'un buyruğuyla tekrar bayındırlaştırılan kente Hadrianopolis ismi verilir. Roma İmparatorluğu'nun bölünmesiyle Doğu Roma İmparatorluğu, ya da diğer adıyla Bizans'ın payına düşen şehir, bir süreliğine Avarlar, Bulgarlar ve Haçlıların eline geçse de kentin 1361 yılında Türklerce fethine değin Bizans'ta kalır. 1365 senesinde Osmanlılarca başkent yapılan Edirne, 1453'te İstanbul'un başkent olmasından sonra da önemini kısmen yitirse de, padişahların gözde yerlerinden biri ve canlı bir ticari ve idari merkez olarak kalmıştır. 18. yy.da yangınlar ve depremle sarsılan kentin gelişimine en büyük darbeyi, bir zamanlar avantaj teşkil eden Balkanlara açılan kapı olma niteliğinin Osmanlı İmparatorluğu'nun gerilemeye başlamasıyla dezavantaja dönüşmesi vurmuştur. Yabancı işgalini ilk olarak 1828-29 yılındaki Osmanlı Rus harbinde yaşayan şehir, 93 harbi'nde (1877-78) tekrar Ruslar, Balkan Harbi'nde (1912-13) ise Bulgarlar tarafından işgal edilmiştir. Birinci Balkan harbinden sonra kabul edilen barış anlaşmasıyla Bulgaristan'a geçen kent, daha anlaşmanın mürekkebi kurumadan patlak veren İkinci Balkan savaşından sonra tekrar Türk topraklarına katılmıştır. Birinci Dünya Savaşı'ndan Osmanlı Devleti'nin yenilgiyle çıkmasının ardından Edirne, Temmuz 1920'de Yunan işgaline uğramış, Kurtuluş Savaşı'nın başarıyla sonuçlanmasıyla 25 Kasım 1922'de nihai olarak Türk egemenliğine girmiş ve Lozan Anlaşması'yla Yunanistan'dan savaş tazminatı olarak alınan Karaağaç'ın 15 Eylül 1923'te Türkiye'ye katılmasıyla ilin sınırı bugünkü halini almıştır.

-- İsim kökeni

Edirne adı, kentin Latince ve Yunanca ismi olan Hadrianoupolis (Hadrianus'un kurduğu şehir, Hadrianus'un şehri) sözcüğünün Türkçede Edrenebol, Edrene ve Edirne olarak evrimleşmesiyle bugünkü halini almıştır. Başka bir ihtimal de, gene Hadrianoupolis'ten türetilmiş olan, şehrin Bulgarca adı Odrin'den evrimleşmiş olmasıdır.

-- Görülecek yerler

Edirne, özellikle il merkezi, sahip olduğu ve günümüze kadar gelebilmiş tarihi yapılarıyla eski eserlerini en iyi şekilde korumayı başarmış nadir illerimizden biridir. Kentte görülecek yerler Roma-Bizans dönemi ve Osmanlı-Türk dönemi adı altında iki ayrı başlık altında toplanabilir.

Roma-Bizans Dönemi

Kentin tarihinin bu kısmından günümüze ne yazık ki fazla eser kalmamıştır; şehirde bu döneme ait biricik yapı, 19. y.y. sonlarına kadar ayakta kalmış Roma dönemine ait Hadrianopolis surlarının yıkıntıları ve de eskiden üzerinde 1893 yılında inşa edilmiş ve inanılması güç bir vandalizm örneği olarak 1953 senesinde depremde zarar gördüğü ve kentin silüetini bozduğu gerekçesiyle dönemin belediye reisince dinamit kullanılarak yıktırılmış bir de saat kulesi bulunan Makedonya Kulesi'dir. Makedonya Kulesi adı Osmanlının ünlü seyyahı Evliya Çelebi'nin "Seyehatname" adlı eserinde geçmektedir.
Eski Camii Dış Duvarı


Osmanlı-Türk Dönemi

Kent bu dönemden kalma yapılar bakımından oldukça zengindir. Bu dönemden kalma eserler, dini yapılar ve sivil yapılar olmak üzere iki altbaşlıkta toplanabilir.

Dini Yapılar

Bu yapılar içerisinde en görkemlisi klasik Osmanlı mimarisinin doruk noktası sayılan ve Mimar Sinan'ın 'ustalık eserim' dediği Selimiye Camii'dir (1575). Bunun dışında Eski Cami (1414) ve Üç Şerefeli Cami (1447) klasik dönem öncesi Osmanlı mimarisinin anıtları olarak kent merkezini süslemektedir. Şehirde görülebilecek diğer tarihi camiler Muradiye Camii (1426), Ayşekadın Camii, Darülhadis Camii, Defterdar Camii, Hıdır Ağa Camii, Gazimihal Camii ve Şahmelek Camii'dir.

Sivil Yapılar


Sivil yapılar içerisinde anıtsal niteliğe sahip olanların başında kuşkusuz Edirne'yi bir gerdanlık gibi süsleyen köprüler gelir; bunların en eskisi Tunca ırmağı üzerindeki Gazi Mihal Köprüsü'dür (1420). Bu köprü yakınında Yıldırım ve Seferşah isminde iki küçük köprü daha bulunur. Kent merkezinden Karaağac'a giden yol üstünde ilk karşılaşılan köprü Tunca Köprüsü (1615), ikincisi ise Edirne'nin en görkemli köprüsü olan Meriç nehri üzerinde kurulu Meriç veya Mecidiye Köprüsü'dür (1842).

Edirne'deki en uzun köprü, il merkezi dışında Ergene nehri üzerinde yer alan ve ilçe merkezine ismini vermiş olan Uzunköprü'dür.

Edirne kentinin biraz dışında yer alan İkinci Beyazıt Kulliyesi (1488) mimarisiyle olduğu kadar zihin özürlülerin tedavi edildiği, günümüzde Sağlık Müzesi olarak kullanılan şifahanesi ile de dikkat çekmektedir.

Edirne il merkezinde yer alan başka bir tarihi zenginlik de çarşılardır. Bunlardan en eskisi ve küçüğü Eski Cami'ye vakıf olarak inşa ettirilen 1418 tarihli Eski Cami Bedesteni, en büyüğü Mimar Sinan'ın eseri olan Ali Paşa Çarşısı'dır (1569). Diğer bir tarihi çarşı Selimiye'ye vakıf olarak yaptırılan Selimiye Arastası'dır.
Adalet Kasrı


Günümüzde bir kısmı otel olarak kullanılan tarihi Rüstem Paşa Kervansarayı (1554) da Edirne'nin görülmesi gereken anıtlarından birini teşkil eder. Bu binada yapılan restorasyon çalışması, 1980'de Ağa Han Ödülü aldı. [1]

15. yy.'dan kalma Edirne Sarayı 93 Harbi'nde cephanelik olarak kullanıldı ve kentin düşeceğinin anlaşılmasından sonra cephaneler Rusların eline geçmesin diye havaya uçuruldu. Bu patlamadan sonra sadece Adalet Kasrı denilen kısmı sağlam kaldı. Kalıntıları Kırkpınar Yağlı Güreşlerinin düzenlendiği Sarayiçi semtindedir.

Edirne'de bulunan sivil tarihi yapılar arasında sayıları hızla azalan eski Edirne evleri de önemli yer tutar. Çoğu Kaleiçi semtinde bulunan ve neredeyse tümü ahşap olan bu evlerin bazıları, sevindirici bir gelişme olarak, son yıllarda restore edilmektedir.

-- Müzeler

Edirne il merkezinde Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesi, Edirne Türk İslam Eserleri Müzesi, İkinci Beyazıt Külliyesi Sağlık Müzesi, Vali Fahri Yücel Kent Tarihi Müzesi (Hafızağa Konağı), Lozan Anıtı Ve Müzesi ve Şükrü Paşa Anıtı Ve Balkan Savaşı Müzesi bulunmaktadır.

Kırklareli

Kırklareli, Marmara Bölgesi'nin Trakya yakasında, doğuda Karadeniz, güneyde Tekirdağ, batıda Edirne ve kuzeyde Bulgaristan'nın Burgaz ili ile çevrili il.

-- Coğrafya

Kuzeye doğru çıkıldıkça giderek sarplaşan ve Türkiye Trakyası'nın en yüksek noktasını teşkil eden 1031 m. rakımlı Mahya Dağ'nin de bulunduğu Yıldız Dağları'na varılan ilin genelinde kara iklimi hüküm sürer. İlin en önemli akarsuyu Ergene, Kırklareli'nin güneyinde tarıma elverişli, dolayısıyla birçok yerleşim biriminin bulunduğu bir plato yaratmıştır.

-- Tarih

Kırklareli'nin bilinen ilk sakinleri tüm Trakya bölgesinde olduğu gibi Traklar'dır. M.Ö. 6. y.y.'da Yunanistan'a kadar uzanan büyük bir imparatorluk kuran İran soylu kavim Persler'in eline geçen bölge, M.Ö. 4. y.y.'da Büyük İskender önderliğindeki Makedonlar, M.Ö. 2. y.y.'da ise Romalıların hakimiyetine girer. Roma İmparatorluğu'nun M.S. 4. y.y.'da ikiye bölünmesiyle Bizans'ın payına düşen Kırklareli, bu dönemde birçok Bulgar ve Peçenek istilası görmüş, 13. y.y.'da kısa bir haçlı işgalinin ardından 1368 senesinde, Balkanlar'da yayılan Türkler'in egemenliğine girmiştir. Osmanlı döneminde Edirne vilayetine bağlı bir sancak merkezi olan Kırklareli, 93 Harbi'nde (1878) Rus, Balkan Harbi'nde (1912) Bulgar ve de Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra (1920-1922) Yunan işgali yaşamış, Kurtuluş Savaşı'nın zaferle sonuçlanmasıyla birlikte 10 Kasım 1922'de nihai olarak Türk topraklarına katılmıştır. 1924 yılında adında kilise sözcüğü gectiği icin değiştirilmiştir.

Tekirdağ

Tekirdağ ili Marmara Bölgesi'nin Trakya yakasında, doğuda İstanbul, güneyde Marmara Denizi ve Çanakkale, batıda Edirne , kuzeyde Kırklareli ve kuzeydoğuda Karadeniz ile çevrili il. İlin merkezi aynı adı taşıyan Tekirdağ şehridir.

Nüfus Yoğunluğu: km²'ye 99 kişi. Yıllık Ortalama Sıcaklık: 13,8 °C. Yıllık Ortalama Yağış: 583 mm.

-- Çoğrafya

Tekirdağ, ilin batısında yer alan en yüksek tepesini 945 m. rakımlı Ganos Dağı (Işıklar Dağı)'nın oluşturduğu Tekir Dağları hariç genelde düzlüktür. Kuzeyde ilin en önemli akarsuyu olan Ergene nehri bulunur. Ergene yarattığı alüvyonlu ovaların verimliliğiyle il nüfusunun büyük bir kısmını çevresindeki yerleşimlere toplamıştır. Tekirdağ'ın bitki örtüsü Marmara Denizi kıyısında makilik, dağlık alanlarda ormanlık, diğer yerlerde ise step özelliği gösterir.

Tekirdağ'ın iklimi, Akdeniz ve kara ikliminin bir karışımıdır. Sahil yöresinde Karadeniz'in etkisiyle nemli bir Akdeniz iklimi yaşanırken, kuzeye doğru çıkıldıkça karasal iklim kendini gösterir.

-- Tarih

Tekirdağ'da insan yerleşimi ile ilgili en eski kalıntılara Karansıllı köyü dolaylarındaki Yatak, Kuştepe ve Malkara yakınlarındaki Balıtepe adlı buluntu yerlerinde rastlanmıştır. Bunlar Alt Paleolitik Çağ'a ait aletlerin bulunduğu açıkhava buluntu yerleridir. Tipolojik olarak bir milyon yıl ile 250 bin yıl önceleri arasına tarihlenebilirler. Tekirdağ'ın hemen doğusunda bulunan Menekşe Çatağı ise Kalkolitik Çağ'dan Helenistik Dönem'e kadar yerleşilmiş bir buluntu yeridir.

Tekirdağ'ın tarihi Trakya'daki diğer illere paralellik gösterir; ilk olarak Traklar tarafından iskan edilen bölge, Makedon, Pers, Roma ve Bizans egemenliğinin ardından 1361 senesinde Türklerin eline geçer. 1720-1735 yılları arasında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'na karşı bağımsızlık mücadelesi veren asi Macar prensi Rakoczi'ye de evsahipliği yapmış olan Tekirdağ, Osmanlı döneminin sonlarında Edirne vilayetine bağlı bir sancak merkezi idi. 93 Harbi'nde (1878) Rus, Balkan Harbi'nde (1912) Bulgar ve Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra (1920-1922) Yunan işgali yaşayan il, Kurtuluş Savaşı ile gelen zaferin ardından 13 Kasım 1922 tarihinde kalıcı olarak Türk topraklarına katıldı.

-- İsminin kökeni

Tekirdağ, Bizans döneminde Βισανθη (Bisanthe) ve sonraları Ρωδοστο (Rodosto) adıyla anılmıştır. Kenti ele geçiren Türkler, şehre önceleri Rodosçuk, 18. y.y.'dan itibaren de Tekfur Dağı demeye başlamışlardır. Tekfur Ermenice'den alıntı bir sözcük olup Osmanlı Türkçesinde hıristiyan hükümdarlara verilen bir sandır. Aslı tagovar, anlamı ise taç taşıyandır. Cumhuriyetin ilanından sonra tekfur sözcüğü atılarak yerine sesçe benzeşen tekir getirilmiştir.

Çanakkale

Çanakkale, Türkiye'nin kuzeybatısında, topraklarının büyük bölümü Marmara Bölgesi sınırları içinde kalan, 25° 40' - 27° 30' doğu boylamları ve 39° 27' - 40° 45' kuzey enlemleri arasında 9.737 km²'lik bir alan kaplayan, Asya ve Avrupa kıtalarında toprakları bulunan, kendi adını taşıyan boğaz ile ikiye bölünmüş olan bir ildir.

Anadolu'nun en batı noktası olan Baba Burnu ile Türkiye'nin en batı noktası Gökçeada'daki Avlaka Burnu il sınırları içindedir. Ege Denizi'nde Türkiye'ye ait en büyük adalar, Bozcaada ve Gökçeada, Çanakkale iline bağlıdır.

-- Tarih


Eski çağlarda, Hellespontos ve Dardanelles olarak da adlandırılan ilde 3000 yıldan beri yerleşim olduğu bilinmektedir. Bugün bile kalıntıları bulunan Truva (Troia, Troy) Antik kenti 2500 yılında büyük bir depremle yıkılmış ve bölge uzun yıllar Lidya'lılarca yönetilmiştir. Millattan önce 336 yılında bölgede en önemli güç hâline gelen Pers İmparatorluğu Helenizm'i tüm dünyaya yaymak amacındaki Büyük İskender Granikos Çayı (Biga Çayı) kıyılarında büyük bir bozguna uğratılmıştır. Osmanlı Devleti döneminde de Karesioğulları Beyliğinin yıkılması ile ilin bugünkü topraklarının büyük bir bölümü ele geçirilmiş, Bizans'a yardım karşılığı ödül oalark alınan Gelibolu'daki kaleler sayesinde ilin fethi daha da kolaylaşmış ve Boğazlar ile birlikte kontrol Osmanlı Devleti'ne geçmiştir.

Çanakkale ilinin topraklarının bütününe bakıldığında, üzerinde kurulmuş olduğu yarımada Biga Yarımadası olarak adlandırılır. İl içindeki en kayda değer yükselti Biga Dağları'dır. Biga adının bu denli çok kullanımının sebebi, Cumhuriyet döneminden önce , Osmanlı idarî sisteminde Sancak'ın Biga ilçesi olmasıdır. Yani ilin eski merkezi Biga olup, Cumhuriyet döneminde, kazanılmış olan başarılardan dolayı ilin ismi ve merkezi Çanakkale olarak değiştirilmiştir. İlin isminin kökeni ise yörede çok gelişmiş olan çanak - çömlek zanaatinden gelir. Şehrin iki simgesi hâline gelen Kale-i Sultaniye ile çanakçılık özdeşleşince de şehir Çanakkale olarak adlandırılmaya başlanmıştır.

-- Coğrafya

İl topraklarının yarısından fazlası ormanlar ile kaplıdır. Ormanlar il topraklarının % 53.9'unu oluşturur. Ormanlık alanlar 536.964 hektar olup bunun 449.024 hektarı koru, 87.969 hektarı ise köylülere dağıtılan ve ticaret yapılan, kesilmeye hazır ormanlardır. Ormanlık arazinin yarısından fazlasını kızılçam ve meşe kaplar.

-- Turizm

Çanakkale ile birçok ilçesi tarihî ve doğal güzellikler bakımından oldukça zengin olmasına rağmen, bölge olması gerekenden oldukça az turist çekmektedir. İl merkezinin çevresinde bulunan yerlerin hemen hemen heryeri sit alanı ilân edilmiştir. Çanakkale'nin büyüyememesinin asıl sebeplerinden biride budur. Birçok alan yerleşime kapalıdır.

-- Çanakkale'nin başlıca turistik yerleri

    * Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
    * Truva (antik şehir)
    * Assos
    * Gökçeada (İmroz)
    * Bozcaada (Tenedos)
    * Harp Eserleri Müzeleri
    * Antik Yunan Şehirleri
    * Kazdağı
    * Kaplıca ve Termal Tesisler
    * Kaleler

Kocaeli

Kocaeli, Marmara Bölgesi'nde il. Adını, 1320 senesinde İzmit ve havalisini fetheden Akça Koca'dan alır.

-- Coğrafi Konumu

Kocaeli, Marmara Bölgesi'nin Çatalca-Kocaeli Bölümü'nde, 29°22'-30°21' doğu boylamı, 40°31'-41°13' kuzey enlemi arasında yer alır. Doğu ve güneydoğuda Sakarya, güneyde Bursa illeri, batıda Yalova ili, İzmit Körfezi, Marmara Denizi ve İstanbul ili, kuzeyde de Karadeniz'le çevrilidir. İl merkezi İzmit'in doğusundan geçen 30° doğu boylamı Türkiye saati için esas kabul edilir. Kocaeli ilinin yüzölçümü 3.505 km²'dir. Asya ile Avrupa'yı birleştiren önemli bir yol kavşağında bulunmakta­dır. Doğal bir liman olan İzmit Körfezi işlek bir denizyoludur. İlin kuzeybatı yüzündeki İstanbul il sınırı, Gebze ile İstanbul arasında akan Kemiklidere'nin doğusundan geçer. Güneybatıda İstanbul-Kocaeli sınırı İzmit Körfezi'nin karşı kıyısında Yalova topraklarıyla son bulur. Bursa sınırını Sa­manlı Dağları'nın tepelerinden geçen hat oluşturur. Güney­doğuda bu sınır Maşukiye'nin hemen yanındaki Sapanca Gölü kıyısında Sakarya iline dayanır.

-- Dağlar

Sakarya Nehri'nın batı yakasından başlayarak Pamukova ve İznik Gölü'nün kuzeyinde Bozburun'a kadar uza­nan Samanlı Dağları İzmit, Sapanca ve Adapazarı çöküntü alanına hâkim bir konumdadır. Samanlı Dağları'nın en yüksek noktası 1.606 m'ye erişen Kartepe (Keltepe)'dir. İldeki diğer önemli dağlar Dikmen Dağı (1.387 m), Naldöken Dağı (1.125 m), Naz Dağı (917 m) ve Çene Dağı'dır (646 m).

-- Akarsular

İl topraklarından kaynaklanan suların bir bölümü Ka­radeniz'e, bir bölümü de Marmara Denizi'ne ulaşır. Kocaeli Yarımadasında uzanan dağların sırtı İzmit Körfezi ve Mar­mara'ya daha yakın olduğundan Karadeniz'e dökülen akar­sular daha uzundur. Gebze'nin Tepecik köyü yakınlarından doğan 71 km uzunluğundaki Riva (Çayağzı) Deresi İstanbul Boğazı giri­şinin doğusunda Karadeniz'e dökülür. Ağva Deresi de denen Göksu Deresi Karayakuplu köyü yakınlarından çıkar ve Ağva'da Karadeniz'e ulaşır. Yine Karadeniz'e dökülen Yulaflı Deresi'nin uzunluğu 43 km'dir. Üzerinde İstanbul kentine su sağlayan Darlık Barajı bulunan Darlık Deresi de il toprak larından doğar. Denizli köyünden doğup Karadeniz'e dö­külen Kocadere'nin uzunluğu 50 km'dir. İ! topraklarından doğup, il sınırları içinde Karadeniz'e dökülen başlıca akarsu Kandıra ilçesindeki Sansu'dur. Sakarya Nehri'ne Karadeniz'e dökülmeden önce katılan son akarsu olan Kaynarca Deresi de Kandıra ilçesinden doğar. Samanlı Dağları'ndan doğan Kirazdere İzmit kentinde körfeze dökülür. Bu dere üzerindeki Kirazdere Barajı'nın yapımı 1997'de tamamlanmıştır. Gebze ilçesindeki Dilovası Deresi'nin uzunluğu 12 km'dir. Pelitli kö­yünün güneyinden ve Tavşanlı köyünün kuzeyinden geçerek İzmit Körfezi'ne dökülür.

-- Göller

Batı bölümündeki 7km'si Kocaeli sınırları içerisinde kalan Sapanca Gölü'nün yüzölçümü 47 km²'dir. Uzuntarla, Maşukiye ve Eşme Beldelerine sınırdır.. İzmit kentine su sağlayan Kirazdere Barajı'nın ardında yer alan yapay göl ise 1,74 km²'lik bir alanı kaplar. Bir başka yapay göl de Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından kentin su ihtiyacını karşıla­mak için yaptırılan barajın ardında su toplanması sonucu oluşan Yuvacık Baraj Gölü'dür.

-- İklim

Körfez kıyılarıyla Karadeniz kıyısında ılıman, dağlık kesimlerde daha sert bir iklim hüküm sürer. Kocaeli ikliminin, Akdeniz iklimi ile Karadeniz iklimi arasında bir geçiş oluştur­duğu söylenebilir. İl merkezinde yazlar sıcak ve az yağışlı, kışlar yağışlı, zaman zaman karlı ve soğuk geçer. Kocaeli'nin Karadeniz'e bakan kıyıları ile İzmit Körfezi'ne bakan kıyılarının iklimi arasında bazı farklılıklar göze çarpar. Yazın körfez kıyılarında bazen bunaltıcı sıcaklar yaşanırken Karadeniz kıyıları daha serindir- İl merkezinde ölçülen en yüksek hava sıcaklığı 44,1 °C (13 Temmuz 2000), en düşük hava sıcaklığı -8,3 °C (23 Şubat 1985), yıllık ortalama sıcaklık ise 14,8 °C'dir. Karadeniz kıyısında yıllık ortalama yağış miktarı 1.000 mm'yi aşar. Bu miktarı güneye doğru gidildikçe azalır, İzmit'te 800 mm'nin de altına düşer (784,6 mm). Samanlı Dağlan'nın kör­feze bakan yamaçlarında iklim Karadeniz kıyılarına benzer. Yağış miktarı da bu kesimde farklıdır. Rüzgârlar kışın kuzey ve kuzeydoğudan, yazları ise kuzeydoğudan eser.

-- Bitki Örtüsü

Kocaeli'nde bitki örtüsü, genelde Marmara Bölgesi özelliğini taşımakla birlikte, kıyısıyla dağlık alanlar arasında önemli farklılıklar görülür. Ayrıca kuzeyden güneye doğru gidildikçe Karadeniz kıyısına özgü bitki topluluklarının yerini Akdeniz bitkileri almaya başlar. Samanlı Dağları ile Karadeniz kıyısı ardındaki alanlar sık ve nemcil ormanlarla kaplıdır. Bu ormanlar daha çok kayından oluşur; bazı kesimlerde kayına gürgen, kestane ve meşe de karışır. Samanlı Dağlan'nın yüksek kesimleri iğneyapraklılarla örtülüdür. İzmit Körfezi'nin kuzey ve doğu­sunda Akdeniz iklimine özgü makilere rastlanır. Eskiden kör­fezin kuzey kıyılarında yaygın olan zeytinlikler kent ve sanayi alanı elde edilmesi amacıyla yok edilmiş durumdadır. Tahrip edilen ormanlık alanlar step bitkileri ve yalancı makilerle kaplıdır. arasıra değişebilir.Bölümün Karadeniz kıyılarını bakan taraflarında ormanlar görülürken, Marmara Denizi kıyısında bitki örtüsü yerini maki ve zeytinliklere bırakır. Bölümde toprakları bulunan İstanbul, Kocaeli ve Sakarya illerinin üçünde de kuzayde yerleşim seyrektir. Nüfus yoğunluğu daha ılıman iklime sahip olan, güneydedir. Kuzeydeki en öenmli yerleşim merkezi Şile'dir. Buna karşılık güneyde en önemli yerleşim birimleri, İzmit, Gölcük ve İstanbul'dur.

Yalova

Yalova Türkiye Cumhuriyeti'nin Marmara Bölgesi'nde yer alan bir il. Marmara Denizi kıyısındaki il, İstanbul'a bağlı iken sonradan il olmuştur.

-- Tarihi

Yörede yerleşimin Neolitik Çağ’da (M.Ö. 8000-5500) başladığı tahmin edilmektedir. Yalova’nın kuruluşu ile ilgili kesin bilgiler olmamakla beraber, M.Ö. 7. yüzyılda Trakya’dan Küçük Asya’ya geçerek Marmara Denizi’nin doğusunda bir krallık kuran Bithynialılar (Bitinyalılar) tarafından bir yerleşim yeri olarak kurulduğu tahmin edilmektedir. Bithynialılar Marmara Denizi’nin doğu kıyılarına yerleştiklerinde, Yalova bölgesi de Bithynia Krallığı topraklarına katılmıştır. M.Ö. 377-327 yılları arasında, Büyük İskender’in Bithynia’ya atadığı komutanı Kalas’ı yenen Bithynialılar, onları topraklarından atmışlardır. M.Ö. 230-182 yılları arasında hüküm süren 1. Prusias zamanında Kios (Gemlik) ve Myrlia (Mudanya) ve Yalova bölgesi Makedonya Kralı 5. Philip’e armağan olarak verilmiştir. Roma İmparatorluğu’ndan kaçan Kartaca Kralı Hannibal, Bithynia Kralı 1. Prusias’a sığınmıştır. Hannibal, 1. Prusias’a armağan olarak Prusa od Olympum (Bursa) kentini kurmuştur. M.Ö. 74'te Roma İmparatorluğu yönetimine giren Yalova ve yöresi, M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca Doğu Roma yani Bizans İmparatorluğu sınırları içinde kalmıştır. Bugünkü Yalova Kaplıcaları'nın tarih içinde önemli bir yeri bulunmaktadır. M.Ö. 1200 yıllarında bir yer sarsıntısı ile meydana geldiği tahmin edilen Termal İlçesindeki Kurşunlu Hamamı'nın dış duvarlarında kuvvet tanrısı Herakles (Herkül), sağlık tanrısı Asklepios, sıcak su ve sağlık perileri olan Nemfler'in kabartmaları görülmektedir. Termal'in Bizans İmparatorluğu döneminde imparatorların dinlenme ve tedavi yeri olarak büyük üne sahip olduğu bilinmektedir. Bizans İmparatorluğu’ndan sonra Selçuklular'ın yönetimine giren Yalova bölgesi, Haçlı Seferleri sırasında yakılıp yıkılmıştır. Yalova, Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi’nde Kara Yalovaç, Katip Çelebi'de ise Yalakabad ve Yalıova adlarını almaktadır. O dönemlerde Yalova isminin verildiğini de görmekteyiz. Bu isimler 19. yüzyılda, yörede kırk gün kalıp tetkiklerde bulunan ünlü tarihçi Hammer tarafından da doğrulanmaktadır.

Friglerden Bithynialılara, Selçuklulardan Bizanslılara kadar çeşitli milletlerin yaşamış olduğu Yalova bölgesi, 1326 yılında Osmanlı Devleti Komutanı Gazi Abdurrahman tarafından fethedilmiş ve ebedi Türk yurdu haline gelmiştir.

Eski devlet salnameleri incelendiğinde, Yalova’nın 1530 yıllarında İzmit Vilayeti’ne (Liva) bağlı bir kasaba (Yalak-Abad) olduğu görülmektedir. Yalova, 1867 yılında Bursa Merkez Sancağı'na bağlı bir kaza iken, 1901'de bağımsız İzmit Sancağı'na bağlanmıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında Yunan askeri birliklerince işgal edilen Yalova, verdiği büyük mücadele ile 19 Temmuz 1921 tarihinde düşman işgalinden kurtulmuştur. 2 Haziran 1929’da Atatürk’ün isteği üzerine çıkarılan bir kanun gereğince, ilçe yapılarak İstanbul İli’ne bağlanmıştır. Kurtuluş Savaşı sonrasında 19 Ağustos 1929 tarihinde ilk defa Yalova'ya gelen Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önder Atatürk, Termal'in yeniden inşaasını sağlamıştır. Atatürk, 22 Ocak 1938 tarihinde açılan Termal Oteli'nin ilk konuğu olmuş ve 9 gün süreyle Yalova'da kalmıştır. 1929 yılında yapılan Millet Çiftliği'nin yapılışı sırasında, ikinci kata gelindiğinde, batıda bulunan ağacın kesileceğini gören Atatürk, yapının temelini biraz doğuya alarak binayı kaydırmış ve ağacın kesilmesini engellemiştir. Bu nedenle köşk, Yürüyen Köşk olarak anılmaktadır. Atatürk'ün, “Kurtuluşa öncü” ve “Benim Kentim” olarak bahsettiği Yalova, adeta yazlık başkent haline gelmiş ve yine Atatürk'ün isteği üzerine 1930 yılında İstanbul'un ilçeleri arasına  katılmış, 1995 yılında ise İstanbul İli’nden ayrılarak il yapılmıştır. Bursa’nın Gemlik ilçesine bağlı Armutlu Beldesi ile Kocaeli’nin Karamürsel İlçesi’ne bağlı Altınova Beldesi ilçe yapılmak suretiyle il sınırları içerisine alınmıştır.

Sakarya

Marmara Bölgesi'nde Kocaeli-Çatalca Bölümünde yer alan bir il.Adını toprakları içindeki Sakarya Nehrinden alır.Merkez ilçesi Adapazarıdır.

-- Coğrafya

Batısında Kocaeli, güneybatısında Bursa güneyinde Bilecik, doğusunda Bolu, kuzeydoğusunda Düzce illeri bulunmaktadır.

-- İklim ve Bitki Örtüsü

Sakarya'da genellikle Karadeniz iklimi görülür kışlar bol yağışlı ve ılık, yazlar ise sıcak geçmektedir.Bitki örtüsü ormanlık ve makiliktir.Kuzeyinde ve kuzeydoğusunda meşe ormanları bulunurken, Adapazarı havzası ve güneyinde ise bitki örtüsü zayıftır.

-- Sakarya Kaleleri

Sakarya'da bir çok kale bulunmaktadır:

   1. Sidera Kalesi
   2. Kadifekale
   3. Kurtköy Kalesi
   4. Asar Kalesi
   5. Eğridere Derbendi Kalesi
   6. Balaban (Geyve Boğazı) Kaleleri: Adliye ve Çoban Kalesi
   7. Geyve Kalesi
   8. Mekece-Akhisar ve Çevresi Kalesi
   9. Taraklı Kalesi
  10. Karaçepiş Kalesi
  11. Alp: Abe: Âb Suyu Kalesi
  12. Tersiye Kalesi
  13. Beşköprü Burgazı
  14. Harmantepe Kalesi
  15. Seyifiler Kalesi
  16. Karadeniz Kıyısı Kaleleri

Bilecik

Bilecik, Marmara Bölgesi'nin güney doğusunda yeralmaktadır. İlginç olarak Türkiye'de dört bölgede de toprakları olan tek şehirdir. Bilecik Marmara, Karadeniz, İçanadolu ve Ege Bölgelerinin kesiştiği noktadadır. Şehir en eski bilinen adları Agrilion ve Belekoma'dır. Bilecik, Osmanlı İmparatorluğu' nun kurulduğu topraklardır. Sakarya nehrinin etrafında toprakları olan şehrimiz antik çağlardan dünümüze değin tarihin her döneminden izler almıştır. Zengin dereleri, gölleri, ormanları ve maden ocakları ile ayrı bir özellik taşır.

-- Bilecik ilçeler

Bozüyük, Gölpazarı, İnhisar, Osmaneli, Pazaryeri, Söğüt ve Yenipazar

Bozüyük: Bozüyük Frigler döneminde oluşmuş bir yerleşim merkezidir. 1908’den sonra Ertuğrul Livası’na bağlanarak Kaza merkezi yapılmıştır. Bozüyük Bilecik’in il olması ile birlikte 1924 yılında ilçe statüsüne kavuşturulmuştur.Bozüyük ilçesi bir çok fabrikasıyla üretim merkezi durumundadır. Gölpazarı : Bizanslılar döneminde Harmankaya Tekfurluğu’na bağlı olan Gölpazarı, Osman Gazi tarafından alınmıştır. Gölpazarı kuruluşundan itibaren sıra ile Resulşel, Dönen ve Akçaova (Akçaoba) adlarıyla anılmış, son olarak Gölpazarı adını almıştır.Gölpazarı civarında meyvecilik yaygındır.

İnhisar : İnhisar önceleri Söğüt’e bağlı bir bucak iken mütevazı nüfusuna rağmen coğrafi konumu dikkate alınarak 1991 yılında ilçe yapılmıştır.

Osmaneli : Osmaneli çok eski bir yerleşim yeridir; Trakyalılar, Romalılar ve Bizans'a ait kalıntılar bunu göstermektedir.İlçede her yıl karpuz festivali düzenlenmektedir.

Pazaryeri azaryeri'nde ilk yerleşim 1273 yılında olmuştur. Pazaryeri'nde hediyelik ve turistik toprak ev eşyası ve ağaç eşya yapımcılığı da sürdürülmektedir.Ünü civar illere yayılmış olan pazaryeri bozası çok lezzetlidir.

Söğüt : Söğüt, Ertuğrul Gazi tarafından bir kuşatma ve mücadele sonucunda 1232 yılında Bizanslılardan alınmıştır. Ertuğrul Gazi Türbesinin de içinde bulunduğu ilçe önemli bir turizm merkezidir.Her yıl Söğüt şenlikleri düzenlenmekte ve çok büyük katılım olmaktadır.

Yenipazar : Eski adı Kırka olan Yenipazar, Cumhuriyetten önce Bolu’nun Göynük ilçesine bağlıydı. 1926’da bucak olarak Gölpazarı’na bağlanmış, 1988’de de ilçe olmuştur.

-- Tarih

Bilecik’te ilk yerleşim MÖ 3000’den öncelere rastlamaktadır. Anadolu’da Tunç Çağına geçiş sürecinde önemli bir yeri olan Bilecik’ten MÖ 3000’lerde tunç yapımı için kalay çıkarıldığı bilinmektedir.

İlin bilinen en eski isimleri Agrilion ve Agrillum’dur.

Daha sonraki dönemlerde Bilecik Bizans İmparatorluğu sınırları içine giren bir yerleşim yeri olmuştur. Doğu Roma (Bizans) döneminde şehir Belekoma ismiyle anılıyordu. Bilecik o zaman, şimdiki Bilecik’in doğusunda, Hamsu ve Tabakhane derelerinin oluşturduğu vadiler arasındaki bir kaya çıkıntısı üzerine inşa edilen kale çevresinde kurulmuştu.

Antik Çağda Bilecik

Antik Çağ’ da Bilecik’le ilgili özel bilgi bulunmamaktadır. Bu nedenle kentin bu çağdaki hayatı, tarih kaynaklarında Bilecik’i de içine alan Bitinya (Bithynia) bölgesinin genel tarihi içinde gösterilmektedir.

Bitinya bölgesinin bilinen tarihi MÖ 1950’lerde burada yaşayan Trakya kavimlerinden Thynler’le başlar.

Bölge Thynler’den sonra kronolojik sıra ile :
MÖ 1550-1400 Mısırlılar, 1400-1200 Hititler, 1200-676 Frigler, 676-595 Kimmerler, 595-546 Lidyalılar, 546-334 Persler, 334-326 Makedonyalılar, 326-297 Özgürlük dönemi, 297-74 Bitinya Krallığı, 74-395 Roma İmparatorluğu, 395-1299 Bizans (673-678 ve 714-718 döneminde bölge Emevi ve Abbasi hakimiyeti) dönemlerini yaşamıştır.

Bizans Döneminde Bilecik

Roma İmparatorluğu MS 395 yılında ikiye ayrılınca, Bitinya Bölgesi ve Bilecik Doğu Roma (Bizans) imparatorluğu sınırları içinde kaldı. Bizans döneminde Belekoma Kalesi Bilecik’te inşa edilmiştir. Bizans döneminde Bilecik bir Tekfurluk idi. Abbasi Halifesi Harun Reşid döneminde (797 yılında), Bitinya bölgesinin diğer şehirleri gibi Bilecik ve Söğüt civarı da fethedilerek Abbasi idaresine sokulmuştur. Çevresi kale ile korunan Belekoma kenti tarih içinde Bizanslılar-Emeviler ve Bizanslılar-Abbasiler arasında birkaç kez el değiştirmiştir.

Selçuklular Döneminde Bilecik

Selçukluların bir boyu olan Kayıların bir bölümü (400 çadırlık bir oba) Ertuğrul Bey yönetiminde batıya doğru yer değiştirerek Söğüt ilçesi ve çevresine gelmişlerdir.
Osmanlı vaka-i namelerinde Kayıların Söğüt ve çevresine yerleşme tarihi olarak 1230’lu yıllar gösterilmektedir. 1231 yılında İznik İmparatoru Selçuklu sınırına tecavüz edince Selçuklu Sultanı I. Aleaddin Keykubat Bizanslılara karşı bir sefer düzenlemiş, Ertuğrul Bey de bu sefere bir akıncı olarak katılmıştı. Selçuklu ve Bizans orduları arasında Sultanönü mevkiinde meydana gelen savaşın sonucunda Bizans ordusu yenilmiş, Karacadağ ve Söğüt dolayları Büyük Selçuklu Devleti’nin eline geçmişti. I. Aleaddin Keykubat Belekoma (Bilecik) Tekfurunu vergiye bağladı. Savaşta büyük yararlıklar gösteren Ertuğrul Bey’e Söğüt’ü mülk, Domaniç’i de yaylak olarak verdi.

Yine Osmanlı kaynaklarına göre Ertuğrul Bey 1281 yılında ölmüştür. Türbesi Söğüt ilçemizde bulunmakta ve her yıl Söğüt’te düzenlenen Ertuğrul Gazi Şenlikleri ile anılmaktadır.

Ertuğrul Bey, Kayı Türklerinin değerli önderidir. Kayı boyu ise Osmanlı Devletinin nüvesi, kurucusudur. Böylece Söğüt ve dolaylarında kök salan 400 çadırlık uçbeyliğinden bir Devlet doğmuştur.

Osmanlılar Döneminde Bilecik

Ertuğrul Gazi’nin ölümünden sonra Kayıların başına Osman Bey geçti. Osman Bey ve silah arkadaşları Bizans’a karşı savaşıyor ve bu savaşlarda sürekli başarı kazanıyorlardı. Kayıların bu başarılarında Şeyh Edebali’nin büyük rolü olmuştu.
Şeyh Edebali Ahi idi. Ahilik; tarım dahil bütün zanaat dallarında halkı, çalışanları teşvik eden, herkesi kardeş bilen, çalışanlara her türlü yardım elini uzatan örnek bir örgüt anlayışı idi ve Fakih Şeyh Edebali Kayı Ahilerinin önderi idi. Şeyh Edebali o sıralar Eskişehir ili sınırları içindeki İtburnu Köyünde oturuyordu. Daha sonra medresesini Söğüt ve son olarak da Bilecik’e taşımıştır.

Osman Bey 1286 yılında İnegöl yakınındaki Hisarcık kalesini Bizanslılardan zaptetti. 1287 yılında İnegöl Tekfuru’nu Domaniç yakınındaki İkizce’de (Erice) yenilgiye uğrattı.

Osman Bey ve silah arkadaşlarının Bizans Tekfurları ile olan savaşlarını izleyen Selçuklu Sultanı III. Alaeddin Keykubat büyük bir ordu ile Karacahisar önlerine geldi. Osman Bey’in kuvvetleriyle birleşerek Bizans elindeki bu kaleyi kuşattı. Kuşatma sürerken Selçuklu Sultanı geri döndü. Osman Bey’e bir sancak, tuğ alem ve gümüş takımlı bir at göndererek Söğüt ve Eskişehir’i de içine alan bu sancağı Osman Bey’e verdi. Karacahisar’daki Rum kilisesini camiye çeviren Osman Bey ilk kez kendi adına hutbe okuttu(1289). Bu olaylar Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun ilk işaretleri olarak nitelendirilmektedir.

O sıralarda Bilecik henüz Türkler tarafından fethedilmemişti. Bizanslılara ait bir kentti. Bilecik (Belekoma) ve Yarhisar tekfurları vergiye bağlanmıştı. Osman Bey 1299 yılı yaz başında Belekoma kalesini ve peşinden Yarhisar kalesini fethetti.
Bilecik, Yıldırım Bayezid dönemine kadar Osmanlı yönetiminde kalmış, ancak, 1402 yılında Ankara meydan savaşında Bayezid’in Timur’a yenilmesi sonucunda 2 ay kadar Timur’un hakimiyetine geçmiş ve Çelebi Sultan Mehmet tarafından geri alınmıştır.

Bu tarihten sonra, Osmanlı yönetimi sırasında Bilecik giderek gelişmiş, ancak, şehrin kurulu bulunduğu alanın iskân için uygun olmaması daha hızlı gelişmesini engellemiştir. Bununla birlikte Bilecik Bursa ve İznik’ten Eskişehir’e ve Anadolu içlerine giden yol üzerinde önemli bir konaklama ve dinlenme yeri olarak önemini korumuştur.

Bilecik Trakya ve Marmara bölgelerini İç, Güney ve Güneydoğu Anadolu bölgeleriyle Ön Asya’ya bağlayan İstanbul-Bağdat demiryolu kenarında kurulmuştur. Roma ve Bizanslılar zamanında kent merkezinin küçük bir yer olduğu sanılmaktadır. Türklerin eline geçtikten sonra önem kazanmıştır. Osman Gazi’nin fethettiği ilk önemli kale olması ve Şeyh Edebali Türbesi’nin burada bulunması, şehre olan ilgiyi artırmıştır.

Önceleri kale çevresinde yerleşik kent daha sonra Şeyh Edebali Türbesi, Orhan Gazi camii ve yakınındaki medreseye doğru büyümeye başlamıştır. Şehir Türk hakimiyetine geçtikten sonra, önceleri Türkler ve Rumlar ayrı mahallelerde oturmuşlardır. Örneğin, Türkler daha çok Osman Gazi, Orhan Gazi ve Aşağı Camiler çevresine yerleşmiş, Rumlar ise bugünkü Bilecik merkezinin bulunduğu bölgede yoğunlaşmışlardı. Zamanla toplumlar arası sosyal ve ekonomik ilişkiler kurulmuş, iki toplumun ayrı mahallelerde oturması eğilimi ortadan kalkmış, devlet yapıları Yukarı Mahalleye yapılmaya başlanmış ve kent bugünkü yerleşim yerine doğru gelişmiştir.

Kurtuluş Savaşında Bilecik

İstiklal Savaşında T.B.M.M. hükümet ile İstanbul’da bulunan hükümet arasında ortaya çıkan ihtilafı gidermek amacı ile İstanbul’daki Tevfik Paşa hükümeti adına Dahiliye Nazırı Ahmet İzzet Paşa, Ankara Hükümeti ile bir görüşme yapmak istedi. Görüşmenin Bilecik İstasyon binasında yapılması kararlaştırıldı.

Heyetler 5 Aralık 1920 günü Bilecik İstasyon binasında bir araya geldiler. İstanbul Heyeti Ahmet İzzet Paşa, Salih Paşa, elçilerden Cevat Bey, Ziraat Nazırı Kazım Bey, Hukuk Danışmanı Münir Bey ve Hoca Fatih Efendi’den oluşmuştu. Ankara heyetine ise Mustafa Kemal Paşa başkanlık etmişti. Heyette İsmet Bey (İnönü) de bulunuyordu. Bilecik Mülakatından olumlu ve somut bir sonuç elde edilememiştir.

Yunan Ordusu 6 Ocak 1921 günü Bursa ve Uşak dolaylarından taarruza geçti. 8 Ocak 1921 akşamı Bilecik-Karaköy-Muratdere hattına kadar geldi. Böylece Bilecik işgal edilmiş oldu (Bilecik’in Yunanlılar tarafından ilk işgali).

I. İnönü Savaşı

I. İnönü Savaşı tümüyle Bilecik toprakları üzerinde geçmiştir. Akpınar, Oklubalı mevzilerinde göğüs göğüse kanlı çarpışmalar oldu. Üst üste yenilgiyi alan Yunan ordusu geri çekilmeye başladı. Öyle ki, 11 Ocak 1921 günü taarruzu ilk başlattıkları Zevvare Tepe, Tepeköy, Oluklu, Rızapaşa, Poyra, Beşkardeş Dağları, Zemzemiye ve Bursa’nın doğu mevzilerine kadar çekilmişlerdi. Bilecik’in ilk işgali 8-11 Ocak 1921 tarihleri arasında sadece 4 gün sürmüştür.

II. İnönü Savaşı

II. İnönü Savaşı, 23 Mart 1921’de Yunan ordusunun yeniden Bursa-Uşak kesimlerinden taarruzu üzerine başlamış ve Bilecik ili toprakları üzerinde geçmiştir.
Albay İsmet Bey yönetimindeki Türk kuvvetleri, Yunan birliklerini Bilecik-Pazaryeri ve İnegöl hattında karşılamış ve 26 Mart’ta ise Söğüt-Gündüzbey yolu, Yazıahlat-Karaköy demiryolu ve Bozüyük’ün batısı-Karasu çizgisinin oluşturduğu asıl mevzilerinde savaşmıştır.
İntikam Tepe, Zevvare Tepe ve Nazımbey Tepelerinde kanlı çarpışmalar oldu. Yunanlılar 1 Nisan 1921 akşamı 1. ve 61. tümenlerimizin yaptığı saldırılarla buralardan atıldılar. II. İnönü Savaşı şanlı Türk Ordusunun kesin zaferiyle sonuçlandı.

II. İnönü Savaşları sırasında Bilecik iki kez daha Yunanlılar tarafından işgal edildi (ikinci ve üçüncü işgal). Geri çekilirken 12 Temmuz’da Karaköy ve Yeniköy’ü işgal eden Yunan birlikleri 13 Temmuz 1921’ de Bilecik’e girdiler (ikinci işgal). Fakat, Türk Kuvvetlerinin karşı saldırıları sonucu şehri birkaç gün içinde boşalttılarsa da 22 Temmuz 1921’de yeniden Bilecik’e girdiler (üçüncü işgal). En uzun işgal de bu olmuştur. Ancak 30 Ağustos 1922’deki Başkomutanlık Meydan Muharebesiyle istilacı Yunan ordusuna karşı son ve kapsamlı zaferi kazanan Türk ordusu, 4 Eylül 1922’de Söğüt ve Bozüyük, 5 Eylül de Pazaryeri ve 6 Eylül l922’de ise Bilecik’i Yunan işgalinden kurtarmıştır.

Yunanlılar bu ilçeler ve il merkezini boşaltırken bir çok yerde yangınlar çıkararak buraları harabeye çevirdiler. Örneğin, Bilecik’te ancak Yukarı Mahalledeki birkaç evle, Tabakhane Mahallesi yangın ve tahripten kurtarılabilmiştir. Yangınlar sırasında 1956 ev, 331 dükkân, 18 han, hükümet konağı, tüm ipek fabrikaları, okul, cami ve türbeler yanarak kullanılamaz duruma gelmiştir.

Cumhuriyet Döneminde Bilecik

Böylece Bilecik Kurtuluş Savaşından çok büyük yaralar alarak çıkmış, savaşın getirdiği sosyal ve ekonomik çöküntü nedeniyle Cumhuriyet dönemine çok güçsüz başlamıştır.

Bilecik Halkı Kurtuluş Savaşına tüm varlığı ile katılmış, gerek milis kuvvetleri ve gerekse düzenli ordularımıza onbinlerce evladını vermiştir. Bilecik, Kurtuluş Savaşından yanmış-yıkılmış, tam bir enkaz halinde çıkmıştır. 1920’lerde 12.000 olduğu tahmin edilen şehir nüfusu, savaştan sonra 4.000’e inmiştir.

Savaştan önce Bilecik bölgenin en önemli ipek endüstrisi merkeziydi. Şehirde çok sayıda ipekçilik tesisi ve ipek kadife üreten fabrika bulunuyordu. Ancak, Yunanlıların çıkardığı intikam yangınlarında bu fabrika ve tesislerin tümü yandı. Bu arada diğer fabrika ve işyerlerinin de yanmış olması il ekonomisini çökertmiştir.

Bursa

Bursa 40 derece boylam ve 28 - 30 derece enlem daireleri arasında Marmara Denizi'nin güneydoğusunda yer alan, toplam il nüfusu sonuçlarına göre Türkiye'nin 4. büyük ili. Marmara Bölgesi'nin Güney Marmara bölümünde yer alır. Kuzeyinde Marmara Denizi ve Yalova, kuzeydoğuda Kocaeli ve Sakarya, doğuda Bilecik, güneyde Kütahya ve batıda Balıkesir illeri ile çevrilidir.

-- Coğrafya

Bursa ili topraklarının yaklaşık % 35 ini dağlar kaplamaktadır. Dağlar genellikle doğu-batı yönünde uzanan sıradağlar şeklindedir. Bunlar; Orhangazi'nin batısından Gemlik körfezinin batı ucunda bulunan Bozburun'a doğru uzanan Samanlı Dağları, Gemlik Körfezi'nin güney yüzünü kaplayan ve Bursa Ovası'nı denizden ayıran Mudanya Dağları, İznik Gölü'nün güneyi, ile Bursa Ovası'nın kuzey kesimleri arasında yer alan Katırlı Dağları, Mudanya Dağlarının uzantısı olan Karadağ ve Marmara Bölgesinin en yüksek dağı olan Uludağ'dır (2.543 m). İlde en büyük yükselti 2543m ile Uludağ'dır. Bursa sınırları içinde iki önemli göl bulunmaktadır. Bunlardan biri Marmara Bölgesi'nin en büyük gölü olan İznik Gölü ve bir diğeri de Uluabat Gölü'dür. İlin en önemli akarsuyu Susurluk Çayı'nın bir kolu olan Nilüfer Çayı dır. Uludağ'ın güney yamaçlarından doğan ve gene Uludağ'dan kaynaklanan birçok küçük dere ile beslenen Nilüfer Çayı Bursa Ovası'nı sular. Bursa ili sınırları içinde birçok büyük ve verimli ova vardır. Bunlardan en önemlisi Bursa Ovası'dır. Verimli topraklarıyla Yenişehir, İnegöl, Karacabey, Orhangazi ve İznik ovaları da bitkisel üretimin yoğunlaştığı yerlerdendir. Türkiye'nin 4. büyük ili olan Bursa topraklarının % 17'sini ovalar oluşturmaktadır.

-- Tarih

Bursa'da şimdilik bilinen en eski arkeolojik kalıntılar Yenişehir yakınlarındaki Menteşe Höyük ve Orhangazi yakınlarındaki Ilıpınar'dan bilinmektedir. Bu arkeolojik buluntu yerlerinin en eski tabakaları yaklaşık 7 bin yıllıktır. Bu tabakalardaki kültür, çanak çömleğin gelişmiş olarak ortaya çıktığı, mimarinin dörtgen planlı, bol miktarda ahşap destekli kerpiç kullanılarak inşaa edilmiş yapılardan oluştuğu tabakalardır. Bursa'da David French, Mehmet Özdoğan ve Jacop Roodenberg'in arkeoloji ile ilgili çalışmaları tarihöncesiyle ilgili pek çok yeni bilgi ortaya koymuştur.

Bursa ve civarında M.Ö. 4000'li yıllardan itibaren çeşitli yerleşimlerin olduğu saptanmıştır. Fakat yöreye ait kesin bilgiler M.Ö. 700'lere dayanmaktadır. Homeros, bölgeden Mysia olarak söz etmektedir. Günümüzde Bursa yöresinde Mysia yerleşmelerini anımsatan iki köy bulunmaktadır: Misi(Gümüştepe) ve Misebolu.

Tarihi coğrafyada bölgeye Frigya da denilmektedir. M.Ö. 700'lerde İskitler'den kaçan Kimmerlerin Frigya devletini yıktıkları bilinmektedir.

Bursa adı, bu şehri kuran Bitinya Kralı Prusias'dan gelmektedir. M.Ö. 7. yy'da bu bölgeye göç eden Bityn'ler(Bitinler) buraya Bitinya adını verirler.

M.S. 185'te, Kartaca'nın yetiştirdiği büyük generallerden Hannibal'ın Kral I. Prusias'a, Prusias ve Olympus kentinin kurulmasını örgütlediği bilinmektedir. Prusias adı zamanla Prusa, sonra da Bursa'ya dönüşmüştür. M.Ö. 74'te Roma İmparatorluğu’nun egemenliğine geçen Bitinya, Roma'dan gönderilen Proconsul(Eyalet Valisi)'lerce yönetilen bir Asya Eyaleti haline gelmiştir. Bursa, M.S. 385-1326 yılları arasında ise Bizans dönemini yaşamıştır.

M.S. 555 civarında bölgede ipek üretimine başlanmış ve doğal sıcak sulu kaplıcaların üretilmesi ile küçük bir kaplıca kenti kurulmuştur.

Bursa, 1204-1261 yılları arasında İznik'e bağlıdır, genelde kale içinde kalmış, fazla büyüyememiştir.

Osmanlı Dönemi

Anadolu Selçuklu Devleti'nin zayıflayıp dağılmaya başlamasıyla kurulan Anadolu Beylikleri içinde zamanla gelişen Osmanlı Beyliği, çevredeki tekfurların arazilerini de alarak güçlenmiştir. Bursa, 1307 yılında Osman Bey tarafından kuşatılmış, uzun süren kuşatmadan sonra 6 Nisan 1326'da Osman Bey'in oğlu Orhan Bey tarafından alınmıştır. 1335 yılında başkent Bursa'ya taşınmış ve kentte büyük imar hareketleri yaşanmıştır.

Osmanlılar Bursayı aldıklarında kent sadece hisar içinden ibaretken Orhan Gazi şehri hisarın dışına çıkararak Orhan Gazi Külliyesini kurdurtmuştur. Surlar dışında mevcut yerleşmeye yakın, hakim noktalarda cami, hamam, imarethane, darüşşifa, medrese gibi kamu yapıları inşa inşa edilerek bu külliyelerin çevrelerinde konut alanları yaratılmış ve böylece bir yerleşme geleneği başlamıştır. Başkent, 1363 yılında (I. Murad Hüdavendigâr döneminde) Edirne'ye taşınmıştır. Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u fethetmesinden sonra ise Bursa'nın faal rolü son bulmuş ve yönetim merkezi niteliğini kaybetmiştir.

Tanzimat sonrası dönemde Hüdavendigar Vilayeti merkezliği yapan Bursa'ya 1900'lü yılların başında Bilecik, Kütahya, Karesi (Balıkesir), Karahisar (Afyon) sancakları bağlı bulunmaktaydı.

Milli mücadele dönemlerinde çeşitli ayaklanmaların yaşandığı Bursa, 8 Temmuz 1920 de Yunalılarca işgal edilmiş; 30 Ağustos savaşından sonra Türk birliklerince geri alınmıştır.

-- İklim

Genelde ılıman bir iklime sahiptir. Ancak, iklim bölgelere göre de değişiklik göstermektedir. Kuzeyde Marmara Denizinin yumuşak ve ılık iklimine karşılık güneyde Uludağ'ın sert iklimi ile karşılaşılmaktadır.

İlin en sıcak ayları Temmuz - Eylül, en soğuk ayları ise Şubat - Mart'tır. 52 yıllık gözlem süresi itibarı ile yıllık ortalama yağış miktarı 706 mm.dir. İlde ortalama nispi nem % 69 civarındadır.

-- Ekonomi

2007 yılı nüfus sayımı resmi kesin sonuçlarına göre Türkiye'nin 4.büyük kentidir. (Bkz: TABLO 4) Bursa; otomotiv, tekstil, makine, gıda sanayi sektörlerinde söz sahibidir. Tarihte ilk havlu üretiminin Bursa'da gerçekleştiği söylenir, halen de havlu üretimi ve ihracatı gerçekleştirilir. İpek üretimi ve bıçakçılık bursanın eskiden dünyaca tanınmasına rağmen şu anda bitme noktasına gelmiştir.

1961 yılında kurulan Türkiye'nin ilk organize sanayi bölgesi Bursa Organize Sanayi Bölgesi ile daha sonra oluşan Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi ve özellikle İzmir ve Ankara yollarının çevresi Bursa'da sanayileşmenin yoğun olduğu yerlerdir.Kaplicalari, Uludağ'ı, kestane şekeri, Şeftalisi ile meşhurdur.

Balıkesir

Balıkesir iki denize kıyısı bulunan (Marmara ve Ege Denizi) nadir illerden birisidir. Yüzölçümü bakımından Marmara ve Ege Bölgesi'nin en büyük ilidir. Balıkesir ili, dünya coğrafyasında yer alan 35 ülkeden daha büyük bir alana, 39 ülkeden daha fazla insan varlığına sahiptir. Kişibaşına düşen milli gelirde ise 128 ülkeden daha iyidir. Balıkesir, Anadolu yarımadasının kuzeybatısında ve önemli bir kısmı Marmara'da olmak üzere geriye kalan kısmı da Ege Bölgesi'nde yer alan bir ildir. Güneyinden Manisa ve İzmir, batısında Ege Denizi ve Çanakkale, doğusundan Kütahya ve Bursa, kuzeyinden Marmara Denizi ile çevrilmiştir. İki denize sınırı olan nadir illerden biridir. Türkiye'de en çok adaya sahip ildir. Bu adaların bir kısmı Marmara Denizi'nde bir kısmı Ege'dedir.

-- Yeryüzü Şekilleri

Batı'da Kazdağları, Şapçı Dağı ve Madra Dağları; Doğu'da Alaçam Dağları önemli yükseltilerdir. Manyas Gölü ve Tabak Gölü gölleridir. Susurluk Çayı başlıca akarsuyudur. Avşa, Paşalimanı, Ekincik, Marmara, Alibey, Çiçek, Çıplak ada başta olmak üzere 32 adası vardır. Bu adaların 22 tanesi Ege Denizinde; 10 tanesi Marmara Denizindedir. Ovaları: Balıkesir, Gönen, Edremit, Susurluk. Marmara Denizi kıyılarında adalar hariç 175 km’lik bir kıyı bandı, Ege Denizi kıyılarında da yine adalar hariç 115 km’lik bir kıyı bandı vardır.

-- Tarih

Balıkesir, Ege ve Marmara Denizlerine kıyıları olduğu için tarihi, en eski yerleşim bölgelerini kapsayan Arkaik Çağının M.Ö. 3000 yılına dek uzanır. Bu bölgenin Antik Çağdaki adı Mysia'dır. İlin, adını nereden aldığı hakkında değişik rivayetler vardır. Bir rivayette Paleo Kastro (Eski Hisar), bir başka söylentiye göre Bal-ı Kesr (Balı çok), bir başka rivayette ise Pers Devlet adamı Balı-Kisra'nın adından, veya Balak-Hisar veya Balık-Hisar'dan geldiği söylenir. Antik Çağda Mysia adını alan bu bölgede Edremit (Adramytteinen) ilçesinin Altınoluk bucağında Antandros, Erdek (Ertaka) (Belkıs-Kyzikos), Bandırma (Pandermit) adlı önemli antik yerleşim sahaları vardır.

1071 Malazgirt savaşından sonra Anadolu'ya girmeye başlayan Türkler kısa zamanda Selçuklu Devleti idaresinde uçlara yığılmışlar, buralarda yeni yöreler fethedip, Beylikler kurmuşlardır. Bu Beyliklerden biri de Danişment Gazi soyundan gelen Kalemşah Oğlu Karesi Bey'in kurduğu Karesi Beyliği'dir. 1862'den itibaren çeşitli Yörük Aşiretleri bölgede iskana tabi tutulmuş, yerleştirilmiştir. 1878 (93 Harbi) sonunda gelen Muhacirler bölgede yeni köyler kurmuşlardır.

Balıkesir Milli Mücadelede Redd-i İlhak Cemiyetini kuran ve düşmana karşı koyan ilk iller arasındadır. Kurtuluş Savaşı'nda 15 Mayıs 1919'da düşmanın İzmir'i işgalinden hemen sonra Balıkesir'de durumu müzakere eden çeşitli kongreler düzenlendi. Balıkesirliler Redd-i İlhak Cemiyetini kurarak silahlı direniş kararı aldı. Kısa zamanda gelişen karşı koyma hareketi (Redd-i İlhak) sonucu Akhisar, Ayvalık, İvrindi cephelerinde düşman önünde 13 ay direnildi. 30 Haziran 1920'de işgal edilen Balıkesir, 6 Eylül 1922'de düşman işgalinden kurtuldu.

Balıkesir ilinin tarihine katkıda bulunan kişiler:Karesi Bey, Hacıilbey - komutan, Ece Halil - kumandan, Gazi Fazıl - kumandan, Zağnos Paşa, İlyas Paşa - Balıkesir kökenli vezir,Kamile Fatma Hanım, Seyit Onbaşı- Çanakkale Savaşında 250 kg.luk bombayı tek başına kaldıran ve düşman gemisini batıran kişi,Kemal Balıkesir - komutan örnek verilebilir.

Balıkesir ilinin kültürel birikimine katkı sağlamış kişiler:Hafız Hüseyin Efendi,İsmail Remzi Efendi - din, Alişuuri Efendi - müderris, Birgivi Mehmet Efendi - felsefeci, Hoca İzzet Efendi - müderris, Emir Hafız Esat Sadi Efendi - dini kitaplar yazmış- örnek verilebilir.

-- Ulusal Parklar

Bilimsel ve estetik bakımdan ulusal ve uluslar arası ender bulunan doğal ve kültürel kaynak değerleri ile koruma, dinlenme ve turizm alanlarına sahip doğa parçaları Milli Park olarak ayrılmaktadır. Balıkesir İli’nde 2 adet Milli Park bulunmaktadır.

a) Kuşcenneti Milli Parkı:

    * İlçe: Bandırma
    * Alanı: 64.0 Ha
    * Kaynak Değerleri: Ornitoloji
    * Rakım: 15 m.
    * Ulaşım: Bandırma’ya 19 km (Asfalt), Balıkesir’e 85 km (Asfalt).

Balıkesir ilinin, Bandırma ilçesi sınırları içinde yer almaktadır. Marmara Denizi’nin güneyinde, Uludağ ve Biga Yarımadası arasında uzanan bir çöküntünün tabanını Kuş ve Uluabat (Apolyont) gölleri ve bu göllerin çevresinde yer alan geniş ovalar, kenarlarını ise yüksek dağ ve yaylalar oluþturmaktadır. Doğu - batı doğrultusunda uzanan Kuş Gölü'nün uzunluğu 20, genişliği 14 km'dir.

Kuş Cenneti'nde canlı ve cansız varlıkların kendi aralarındaki ilişki, olağanüstü bir özellik gösterir. Kuşkusuz bu ekosistemin farklı elemanlarını birleştirip bütünleyen ve onlara dinamik bir yaşam ortamı sağlayan gölün ılık sularıdır.

Flora: Göl kıyılarında bitki topluluğunun en gür olduğu yer kuş cennetidir. Özellikle Göl kıyıları yaz aylarında suların çekildiği yerler zengin bir bitki örtüsü ile kaplanmaktadır. Kuş Cenneti’nde en çok görülen bitki türü söğüttür. Kıyılarda ise düğün çiçeği, ılgın, hasır otu, kamış, süsen, saz, ayakotu, kındıra ayrıca meşe palamut, zeytinlikler, kızılçam, karaçam, kayın, gürgen, çınar ıhlamur ve kızılağaç dişbudak da görülmektedir.

Fauna: Göl biyolojik üretim yönünden ülkemizin en verimli göllerinden biridir. Başta su kuşları olmak üzere çok zengin bir yaban hayata sahiptir. Nesli tükenmekte olan türlerden Tepeli Pelikan, Kaşıkçı, ve Çeltikçi'nin büyük üreme kolonileri bulunmaktadır. Tatlı su istakozu gölde bol miktarda bulunmakta olup, ticari amaçla avlanır. Gölde 20 den fazla balık türü yaşamaktadır. Başlıcaları sazan, yayın, turna, tatlısu kefali, filise, karabalık ve acıbalıktır. Pürtüklü semender, yeşil kurbağa, ağaç kurbağası ile ince kertenkele, benekli kaplumbağa, kar faresi koruma altına alınan türlerdir. Kirpi, köstebek, uzun ayaklı yarasa göl çevresinde yaşayan başlıca türlerdir.

1938 yılında Avusturya'lı doğa bilimci Kurt Koswig, İstanbul Üniversitesi Biyoloji bölümünde çalışırken, milli parkı bulunduğu yeri görmüş, bu olağanüstü ornitolojik değeri belirleyerek, buraya Kuşcenneti adını vermiştir. Saha 1959 yılında orman rejimine alınarak koruma altına alınmış ve milli park olarak ilan edilmiştir.

Park; Kuş Gölü'nün kuzeydoğusunda, göl suları, söğüt korusu ve sazlıkların sağladığı beslenme, güvenlik, barınma ve üreme olanakları ile kuluçkaya yatan, kışlayan ve göç arasında 266 kuş türünden yaklaşık 2-3 milyon kuşun yararlandığı çok önemli bir sulak alandır.

Biyolojik çeşitliliğin, yaban hayatının ve ekolojik dengenin korunması ve devamlılığının sağlanması için büyük öneme sahip bir ekosistem olması yanında uluslararası öneme sahip olup, kuş zenginliği ve başarılı koruma uygulaması nedeniyle 1975 yılında Avrupa Konseyi'nce A Sınıfı Avrupa Diploması ile ödüllendirilmiştir. Her beş yılda bir yapılan denetlemeler sonunda; 1981, 1986, 1991, 1996 yıllarında yenilenen diploma, yaşanan sorunların yarattığı olumsuz gelişmelerin izlenmesi ve iyiye gidiş gözlenmesi halinde yenilenmek üzere askıya alınmıştır.

2004 yılında askı süresi sona ermiş, yeniden diplomasına sahip olmuştur.

b) Kazdağı Milli Parkı:

    * İlçe: Edremit
    * Alanı: 21.463.0 Ha.
    * Kaynak Değerleri: Derin vadi ve kanyonların oluşturduğu jeomorfolojik yapı ile bitki örtüsünün gösterdiği biyolojik çeşitlilik ve fauna zenginliği
    * Ulaşım: Edremit’e 15 km (Asfalt), Balıkesir’e 105 km (Asfalt), ayrıca, milli park içinde 360 km Orman yolu


Kazdağı Milli Parkı, Balıkesir İli, Edremit İlçesi sınırları içinde, Biga yarımadasının güneyinde bulunan, 21.463.0 Ha genişliğinde, bir alanı kapsayan, 17.04.1993 tarihinde Milli Park olarak ayrılan bir Milli Parkımızdır.

Ege Bölgesi ile Marmara Bölgesi’ni birbirinden ayıran ve antik çağda İda Dağı olarak anılan Kazdağı, Biga Yarımadası’nın en yüksek kütlesidir. Dağ üzerinde kuzey-güney yönünde uzanan derin vadi ve kanyonlar bol oksijenli hava akımları oluşturmaktadır.

Antik çağlarda Mysia olarak bilinen bölgede; Mysialılar, Karlar, Troyalılar, Lelegler, Luriler, Lidler yerleşmişlerdir. Büyük İskender, Bergama Krallığı, Roma İmparatorluğu'nun da yerleşim gördüğü bölgede; Thebe, Astria, Anderia, Antandros, Adremytteion, Killa, Krysa, Lyrnessos gibi antik kentler ile Tahtakuşlar Köyü'ndeki ülkemizin tek köy Etnografya Müzesi de bulunmaktadır. Ayrıca Sarıkız efsanesinin geçtiği Sarıkız Tepe ile Hasanboğuldu efsanesinin geçtiği Sutüven Şelalesi ve Hasanboğuldu Göleti de Milli Park sınırları içindedir.

Kazdağı Milli Parkı’nda halen Pınarbaşı ve Sutüven'de (Hasanboğuldu) olmak üzere düzenlenmiş 2 günübirlik kullanım alanı bulunmaktadır.

Flora: Kazdağı ve çevresi yoğun ormanlarla kaplıdır. Bu ormanlar Babadağ dediğimiz ana kütlenin Edremit Körfezi’ne bakan güney yamaçlarında daha seyrek, Bayramiç’e bakan kuzey kesiminde ise, iklimsel nedenlerle daha sıktır. Ana kütlenin batısına doğru Assos, Babakale etrafında arazinin yapısı değişir ve volkanik bir özellik kazanır. Özellikle dere yataklarında ve bazı kırsal alanlarda, Akdeniz’e özgü bitki topluluklarından olan makilere rastlanır. Bu maki topluluklarını oluşturan defne, kocayemiş, mersin, pınar meşesi, katırtırnağı ve yabanıl zeytin ağaçları Kazdağı’nın iklim özellikleri ile özdeşleşmiştir. Kazdağı’nda çok çeşitli ağaç türü bulunur. Özel koruma alanı içinde görebileceğimiz Kazdağı Göknarı bunların en değerlilerindendir. Kendi doğal ortamında sadece Kazdağı’nda bulunan bu ağaç türü, Babadağ’ın kuzeydoğu yamaçlarında ve 1000–1500 m yüksekliklerde yayılım gösterir. 25-30 m kadar boy atabilen, dar ve konik tepeli, piramit görünüşlü dekoratif bir ağaçtır. Mısır koçanına benzer uzun kozalakları olur. Bu bölge 1988 yılında çıkarılan bir yasa ile "Kazdağı Göknarı Tabiatı Koruma Alanı" ilan edilerek özel korumaya alınmıştır.

Fauna: Mitolojide dünyanın ilk güzellik yarışmasının bu dağda düzenlendiği, Afrodit, Hera ve Athena'nın katıldığı ve jüri başkanlığını Truva kralının oğlu Paris'in yaptığı bu ilk yarışmada, Afrodit’in seçildiği bilinmektedir. Ünlü tarihçi Homeros'un "Bol pınarlı Vahşi Hayvanlar Anası" olarak betimlediği Kazdağları’nda, günümüzde de su bakımından zengin kaynak ve dereler, kaplıca ve termal kaynak bulunmaktadır. Kazdağı'nın özellikle derin vadilerinde ve yüksek tepelerinde yırtıcı kuşlardan kartal, şahin, atmaca, kerkenez ve kuzgun görülür. Ayrıca Kazdağı, göç eden kuşların önemli bir uğrak yeridir. Sayıları azalmış olan keklik, bıldırcın, karatavuk, sülün ve tahtalı gibi kuşlara da rastlanır.

-- Doğa Parkları

Bitki örtüsü ve yaban hayatı özelliğine sahip, manzara bütünlüğü içinde halkın dinlenme ve eğlenmesine uygun doğa parçalarıdır. Balıkesir İli'nde 1 adet tabiat parkı bulunur.

(Alibey Adası, Sarımsaklı yarımadası, Çiçek Adası hariç Adaların tamamı)

Ayvalık Adaları Tabiat Parkı:

İlçe: Ayvalık Alanı: 17 950.0 Ha Kaynak Değeri: Jeomorfolojisi, peyzaj güzellikleri ve rekreasyonel olanaklar. Fauna: Tavşan,Keklik, Tilki, Porsuk Flora : Kızılçam, Ardıç, Yabani Zeytin.

Kazdağı Göknarı Tabiatı Koruma Alanı:

İlçesi: Edremit Alanı: 258.0 Ha Ulaşım: Edremit’e 35+000(asfalt+orman yolu) Kaynak Değeri: Endemik ve nesli tükenmekte olan Göknar türüne sahip eşsiz bir eko-sistem.

Marmara Bölgesi'nde, Balıkesir İli, Edremit İlçesi, Orta Oba–Zeytinli Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Saha Balıkesir'e 124 km mesafededir. Kazdağı Göknarı, Karaçam, Doğu Kayını başlıca ağaç türleri; Geyik, karaca, domuz, ayı, kurt, çakal sahada yaşayan başlıca hayvan türleridir.

-- Balıkesirdeki Plajlar


    * Ayvalık: Sarımsaklı, Badavut, Altınova, Ali Çetinkaya, Duba Mevki, Cunda
    * Gömeç: Keremköy, Artur
    * Burhaniye: Ören, Öğretmenevleri, İskele, Pelitköy, Fatih91, Doktorlar sitesi,
    * Edremit: Zeytinli, Akçay Plajları, Altınoluk, Güre.
    * Gönen: Denizkent
    * Marmara Adaları: Mermerli Plaj, Ekinlik, Avşa
    * Erdek: Narlı, Ocaklar, İlhan, Kamplar bölgesi.
    * Bandırma: Kocakum, Tanaça,

-- Balıkesirdeki Müzeler

    * Balıkesir Kuvayi Milliye Müzesi
    * Bandırma Arkeoloji Müzesi
    * Edremit Ayşe Sıdıka Erke Etnografya Müzesi
    * Balıkesir Ulusal Fotoğraf Müzesi
    * Edremit Tahtakuşlar Etnografya Müzesi
    * Gönen Mozaik Müzesi
    * Balıkesir Belediyesi Devrim Erbil Çağdaş Sanat Müzesi
    * Bigadiç Müze Evi
    * Marmara İlçesi Saraylar Açık Hava Müzesi
    * Altınoluk Antardos Açık Hava Müzesi
    * Erdek Belkıs Harabeleri Açık Hava Müzesi
    * Daskyleon Harabeleri
    * Prokonnessos Harabeleri
    * Adyramytteon Harabeleri
    * Yortan Kazı Alanı

-- Balıkesirdeki Treking Bölgeleri

    * Erdek Kapıdağ bölgesi
    * Kazdağı Milli Parkı
    * Kuşcenneti Milli Parkı
    * Alaçam dağları
    * Ayvalık Adaları Tabiat Parkı
    * Madra Dağları bölgesi


Kaynak

T.C. BAŞBAKANLIK TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU
Edirne Valiliği
İstanbul Valiliği
İstanbul Büyükşehir Belediyesi
İstanbul Portalı
İstanbul
İstanbul Rehberi
İstanbul'un En Güzel Resimleri
İstanbul Şehir Rehberi
Kırklareli Valiliği
Kırklareli Belediyesi
Kırklareli tanıtım ve haber sitesi
Tekirdağ Tanıtım Sitesi
Tekirdağ Şehir Rehberi
Tekirdağ Belediyesi
Tekirdağ Valiliği
Çanakkale tanıtım
Çanakkale Emniyet Müdürlüğü sitesi
Çanakkale Valiliği sitesi
Yalova valiliği
Yalova kaymakamlığı
Kocaeli kaymakamlığı
Kocaeli valiliği
Sakarya Valiliği
Sakarya Üniversitesi
Büyükşehir Belediyesi
Adapazari Merkez Belediyesi
Sakarya Üniversitesi
Sakarya Yenilikler
İl Milli Eğitim Müdürlüğü
Bilecik milli eğitim müdürlüğü
Bursa büyükşehirbelediyesi
Bursa valiliği
Balıkesir valiliği
Balıkesir kaymakamlığı
Balıkesir Belediye başkanlığı
Balıkesir milli eğitim müdürlüğü



 
  Sitemizi 21645 ziyaretçi  
 

Bu Site Saray lılar Tarafından Yapılmıştır . Tekirdağ SARAY Sitemizin Toplam Ziyaretçi sayısı free counter easy
free counter
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol